Aralık 4, 2025




Elektrikli Araçlarla Lojistik Dönüşümü Türkiye Ne Kadar Hazır?

Elektrikli Araçlarla Lojistik Dönüşümü Türkiye Ne Kadar Hazır?

 

Elektrikli araçların yükselişi, dünya genelinde lojistik sektörünün geleceğini yeniden şekillendiriyor. Karbon emisyonlarının azaltılması, operasyonel verimlilik beklentisi ve uluslararası regülasyonların sıkılaşması, filoların elektrikliye geçişini giderek zorunlu hâle getiriyor. Peki Türkiye bu dönüşüme ne kadar hazır? Lanes Lojistik Operasyon Direktörü Ali Demircan, sektörün mevcut durumunu ve gelecek perspektifini değerlendiriyor.

 

Yeni Bir Dönemin Eşiğinde: Elektrikli Lojistik Filoları
Dünyada lojistik sektörünün en hızlı büyüyen alanlarından biri olan elektrikli ticari araç ekosistemi, karayolu taşımacılığında karbon emisyonlarını azaltmanın en etkili yöntemlerinden biri olarak görülüyor. Avrupa pazarında e-mobilite yatırımları devlet teşvikleriyle hız kazanırken, tedarik zinciri hizmeti verilen büyük markaların sürdürülebilirlik hedefleri de elektrikli filoları bir rekabet unsuruna dönüştürüyor.

Türkiye’de ise elektrikli lojistik filolarının yaygınlaşması, özellikle şehir içi dağıtım operasyonlarında ivme kazanmış durumda. Enerji verimliliği, sessiz çalışma kapasitesi ve düşük bakım maliyetleri, bu araçları özellikle hızlı tüketim ürünleri, e-ticaret sevkiyatları ve perakende operasyonlarında uygun bir çözüm haline getiriyor.

Lanes Lojistik Operasyon Direktörü Ali Demircan, elektrikliye geçişte rekabet avantajını vurguluyor: “Elektrikli araçlara geçiş yalnızca çevreci bir adım değil; operasyonel verimliliğin ve uluslararası rekabet gücünün temel belirleyicisi olacak. Avrupa pazarına hizmet veren tüm lojistik oyuncuları için bu dönüşüm kritik bir gereklilik.”

Altyapı ve Maliyet Dengesi: Türkiye’nin Önündeki En Kritik Engeller
Elektrikli ticari araçların yaygınlaşmasının öncelikli şartı, erişilebilir ve güvenilir bir şarj altyapısı. Türkiye’de mevcut şarj istasyonu sayısı artmakla birlikte, uzun yol taşımacılığı gerektiren tedarik zincirlerinde hâlâ önemli boşluklar bulunuyor. Özellikle ağır yük taşımacılığı yapan araçlarda şarj süresi, menzil, batarya ömrü ve hızlı şarj istasyonu konumlanması büyük önem taşıyor.

Elektrikli araçların ilk kabul maliyetleri, batarya teknolojisi ve şarj yatırımları lojistik firmalarının strateji planlamalarında belirleyici rol oynuyor. Ayrıca değişken elektrik fiyatları ile enerji arz güvenliği, filoların tam ölçekli dönüşümü üzerine doğrudan etki eden unsurlar arasında yer alıyor.

Regülasyonlar, Karbon Politikaları ve Pazar Baskısı: Dönüşümün Görünmez Motoru
Avrupa Birliği’nin Fit for 55 hedefleri, karbon vergileri ve emisyon standartları, Türk lojistik sektöründe de dönüşüm dinamiklerini hızlandırıyor. Türkiye’nin ihracatının büyük kısmının AB’ye yapılması, lojistikte düşük emisyonlu operasyonların gelecekte zorunlu hale geleceğini şimdiden işaret ediyor.

Bu çerçevede elektrikli araçlar, yalnızca bir çevresel tercih değil; şirketleri karbon maliyetlerinden koruyan stratejik bir yatırım olarak öne çıkıyor. Ayrıca sürdürülebilirlik kriterleri, uluslararası markaların tedarikçi seçimlerinde giderek daha büyük ağırlık kazanıyor. Lojistik firmalarının elektrikli filolara geçmesi, bu firmalara doğrudan rekabet avantajı sunuyor.
Kamu teşvikleri, vergi düzenlemeleri, enerji yatırımları ve özel sektör iş birlikleri ise dönüşümün hızını belirleyecek temel unsurlar olarak değerlendiriliyor.

Dijitalleşme ve Elektrikli Filolar: Lojistiğin Geleceğini Birlikte Şekillendiriyor
Elektrikli filoların yönetimi; veri analizine, enerji tüketim takibine ve rota optimizasyonuna dayanan yeni bir operasyonel yaklaşım gerektiriyor. Gerçek zamanlı araç izleme sistemleri, yapay zekâ destekli güzergâh planlamaları, batarya ömrü raporlamaları ve şarj istasyonu entegrasyonu artık lojistiğin teknolojik altyapısının ayrılmaz parçaları.

Elektrikli araçlar, geleneksel motorlu araçlara kıyasla daha çok veri üretme kapasitesine sahip olduğundan, dijitalleşme bu dönüşümün doğal tamamlayıcısı hâline geliyor. Lojistik şirketleri için enerji kullanımı optimizasyonu, karbon raporlaması, talep tahmini ve filo performans analizleri çok daha kritik hale geliyor.

Ali Demircan, sektörün bu iki büyük dönüşümünü şöyle değerlendiriyor: “Elektrikli araçlar ve dijitalleşme birbirinden bağımsız iki trend değil; lojistiğin geleceğini belirleyen tamamlayıcı dinamikler. Veriye dayalı operasyon yönetimi, enerji verimliliğinden rota planlamaya kadar her alanda yeni standartlar oluşturuyor ve tüm sektörün çalışma biçimini kökten değiştiriyor.”

Türkiye İçin Stratejik Bir Fırsat: Bölgesel Rekabette Yeni Bir Adım
Türkiye, coğrafi konumu sayesinde her zaman bölgesel lojistik üssü olma avantajına sahip. Elektrikli taşımacılığa hızlı adapte olan bir Türkiye, hem Avrupa pazarındaki sürdürülebilirlik beklentilerine uyum sağlayabilir hem de Orta Doğu ve Orta Asya pazarlarında çevreci lojistik çözümleriyle ayrışabilir.

Elektrikli lojistik, enerji bağımlılığı ve karbon maliyetleri gibi makro ekonomik riskleri azaltırken, Türkiye’nin uluslararası lojistik koridorlarındaki stratejik önemini artırma potansiyeli taşıyor. Ayrıca büyük üretici firmaların karbon-nötr tedarik zinciri hedefleri, Türkiye’de elektrikli lojistik altyapısına yapılacak yatırımları hızlandırabilir.