Sosyal Medya

Güncel Teknoloji

2030’da finansal hizmetler sektörü nasıl olacak?

KPMG'nin “Voices on 2030” araştırma serisi kapsamında yayımladığı “Finansal Hizmetlerin Yeniden Şekillenmesi” raporuna göre 2030 yılına kadar finansal hizmetlerde; ESG değişimin itici gücü olacak, demokratikleşen veri gücü finansal sistemin etrafına taşıyacak, iş modelleri çoğalarak değişimlere uyarlanacak, veriler finansal hizmetlerin ekonomisini değiştirecek ve sektörde talep edilen yetenekler farklılaşacak.

KPMG dünya genelinde uzmanlara sordu: “2030’da finansal hizmetler sektörü nasıl olacak?”

KPMG’nin “Voices on 2030” araştırma serisi kapsamında yayımladığı “Finansal Hizmetlerin Yeniden Şekillenmesi” raporuna göre 2030 yılına kadar finansal hizmetlerde; ESG değişimin itici gücü olacak, demokratikleşen veri gücü finansal sistemin etrafına taşıyacak, iş modelleri çoğalarak değişimlere uyarlanacak, veriler finansal hizmetlerin ekonomisini değiştirecek ve sektörde talep edilen yetenekler farklılaşacak.

Finansal hizmetler sektörü geçmişte hiç olmadığı kadar hızlı bir şekilde değişiyor. Peki bu dönüşüm gelecek için ne anlama geliyor? KPMG, bu sorunun olası yanıtlarını değerlendirmek için dünyanın dört bir yanındaki lider ve uzmanlardan, sektörün 2030 yılına dair görüşlerini aldı. KPMG’nin “Voices on 2030” araştırma serisi kapsamında yayımlanan “Finansal Hizmetlerin Yeniden Şekillenmesi” raporunda yer alan öngörüler, büyük bankalar ve sigortacılardan sektöre yeni giren şirketlere kadar finansal hizmetlerin birçok alanını kapsaması açısından da önem taşıyor.

Konuyla ilgili açıklamada bulunan KPMG Türkiye Finansal Hizmetler ve Bankacılık Sektör Lideri Kerem Vardar,

“Değişim hızının artmaya devam ettiği, volatilite ve belirsizliğin her yerde hissedildiği günümüzün finansal hizmetler sektöründe, geleceğe dönük ihtiyatlı bir yaklaşım söz konusu. Raporumuzu hazırlarken gelecekle ilgili beklentilerini aldığımız kişilerin her biri 2030’da bizi nelerin beklediğine ve bu noktaya nasıl ulaşabileceğimize dair benzersiz bir görüş sunuyor. Görüşler farklılık gösterse de uzmanlar bazı konularda hemfikir. Her şeyden önce, finansal hizmetler sektörünün alt sektörleri arasındaki sınırların teknoloji ve inovasyon nedeniyle giderek bulanıklaşmasını bekliyorlar.  Gömülü finans, platform ekosistemi ve veri ekonomisi gibi kavramlar, geleneksel finansal hizmet ve sağlayıcıların aksine artık daha fazla gündeme geliyor. Görüştüğümüz birçok kişi verilerin yeni iş modellerini yönlendireceğini ve mevcut çalışma biçimlerini değiştireceğini de öngörüyor. Bu araştırmadaki her tahmin geleceğe ışık tutacaktır.” dedi.

Raporda yer alan öngörüler, şu beş alanda toplanıyor: ESG (çevresel, sosyal ve yönetimsel), Güç Değişimi, Değişen İş Modelleri, Veri Ekonomisi ve Yetenek.

ESG: Sistem değişikliğinin büyük itici gücü

Çevresel, sosyal ve yönetimsel (ESG) alanlara tüm sektörlerde olduğu gibi finansal hizmetler sektörü tarafından da verilen önem her geçen yıl artıyor. 2030 yılında, finansal hizmetler sektörü tarafından sağlanan sermaye, daha yeşil altyapı ve yenilenebilir enerjiye yatırım için fon bulunmasını sağlayarak sürdürülebilirliğin daha fazla destekleyicisi olacak. Çevresel konular artık finansal hizmetler alanında faaliyet gösteren şirketlerin aldığı birçok kararda önemli rol oynuyor. Çevresel konular daha çok benimsenirken sosyal konular da artık öne çıkıyor. Bir zamanlar kutuplaştırıcı olarak görülen “Black Lives Matter” gibi kampanyalar artık tamamen ana akım olarak kabul ediliyor. Tüketiciler, finansal hizmet sunan şirketlerin cinsiyet, ırk ve daha birçok konuda eşitliği benimsemesini ve desteklemesini talep ederek görüşlerini açıkça ortaya koyuyor.

Güç Değişimi: Demokratikleşen veri, gücü finansal sistemin etrafına taşıyor

2030’da her bireyin bir dijital kimliği olacak ve henüz gerçekleşmemiş olsa da ortak standartlar, kişilerin birden fazla ülkede birden fazla sağlayıcıyla işlem yapabilmelerini sağlayacak. Her finansal hizmet ve ürün kişiselleştirilmiş, bireysel müşterinin ihtiyaçlarına göre ve dijital kimliklerini oluşturan verilere dayalı olarak tasarlanıyor. Mobil cihazların finansmana erişim için kolaylık sunduğu günümüzde daha önce banka hesabı olmayan yüz milyonlarca müşteri de sisteme artık dahil olmak istiyor, herkes kendi ihtiyaçlarına göre uyarlanmış, özel hizmetler bekliyor. Başka bir deyişle veri, tüketicilere yeni bir güç kazandırdı. Bu durum aynı zamanda finansal hizmetleri sağlayanlar tarafında da değişimi beraberinde getirdi. Büyük teknoloji şirketleri, sermaye gerekliliklerinin son derece yüksek olduğu, regülasyonların uygulandığı bankacılığa girmeye pek ilgi duymuyor, ancak verileri ustaca kullanarak daha önce hiç olmadığı kadar geniş bir finansal ürün yelpazesi sunuyorlar. Bununla birlikte, devletler de bu güç değişimini endişeyle izliyor. Kendi dijital para birimlerini piyasaya sürerek ve kripto para sektörüne müdahale ederek kendi konumlarını korumaya çalışıyorlar.

Değişen iş modelleri: İş modelleri çoğalıyor ve değişimlere uyarlanıyor

Bankacılık hizmetleri 2030’da her yerde ve hiçbir yerde olacak. Tüketiciler ve şirketler artık finansal hizmetleri ayrı bir faaliyet olarak görmüyor; bunun yerine, ne şekilde gerçekleşirse gerçekleşsin, her gün yaşadıkları etkileşimlerin içine tamamen gömülmüş durumda olmasını bekliyorlar. Finansal hizmetler ekosistemi artık perakende, eğlence ve seyahat sektöründeki oyunculara kadar çok çeşitli aktörleri kapsıyor. Örneğin sigortacılıkta teminatlar araç alımları veya seyahat rezervasyonları gibi diğer işlemlerin içine de yerleştiriliyor. Yeni kanallar geliştikçe, finansal hizmetler de hem kendileri hem de başkaları tarafından sağlanan ürün ve hizmetlerle bu kanallara giriyor. Bu kanallar arasında, müşterilerin artırılmış ve sanal gerçeklik odaklı deneyimleri gittikçe daha çok benimsediği metaverse de yer alıyor. Bankalar, sigortacılar, varlık ve servet yöneticileri metaverse’de yer alarak kendi müşterilerine hizmet verirken aynı zamanda bu yeni alanda işlem yapan diğer oyuncular için de finansal bir temel sağlıyor.

Veri ekonomisi: Veriler finansal hizmetlerin ekonomisini değiştiriyor

2030’da veriler daha dinamik finansal hizmetlere güç verecek. Örneğin sigortacılıkta, bireysel ve kurumsal poliçe sahipleri artık teminat için yıllık prim ödemeyecek. Bunun yerine, davranışlarına ve faaliyetlerine göre gerçek zamanlı olarak ayarlanan maliyetle, ihtiyaç duydukları anda ve zamanda sigorta için ödeme yapabilecekler. Bu davranış ve faaliyeteler nesnelerin internetine bağlı cihazlar tarafından izlenecek veya şirketlerin kendi verilerine bağlantıları yapılarak takip edilecek. Müşteriler verilerinin değerini anlıyor ve bir fayda sağladığını düşündükleri takdirde bunları kuruluşlarla paylaşmaktan mutluluk duyuyor. Artan veri hacmi verilerin korunmasını zorlaştırsa da veri gizliliği ve güvenliğine ilişkin kaygılar her hâlükârda daha güçlü düzenlemelerle ve ortak standart setleriyle ele alınıyor. Şirketler de bu tür düzenlemelere uymamaları veya müşteri verilerini kendi çıkarları için kötüye kullanmaları durumunda itibarlarının zarar görme potansiyelinin farkında.

Yetenek fırsatı: Ekosisteme dayalı deneyim sayesinde beklenen yetenekler farklılaşıyor

Yeni teknolojilerin ve teknik inovasyonun yarattığı tüm heyecana rağmen, yetenek kalitesi 2030 yılında finansal hizmetler alanında faaliyet gösteren şirketler için her zamanki kadar önemli olmaya devam edecek. Bununla birlikte, kişilerden beklenen yetenekler ve yetkinlikler artık çok farklı. Örneğin bankacılıkta, çalışanların dörtte üçünün yeni dijital bankalarda şu veya bu şekilde teknoloji rollerinde çalışması artık olağan bir durum oldu. Diğer yandan finansal hizmetler her zamankinden daha geniş bir yetenek havuzuna da erişebiliyor. Daha kapsayıcı işe alım politikaları sayesinde, akla gelebilecek her anlamda, farklı geçmişlerden gelen insanlar birçok işletmede yükseliyor. En önemlisi de işe alınan pek çok yeni kişi, yeni teknik becerilerin yanı sıra şirketlere daha fazla duygusal zekâ da katıyor. İşletmeler en iyi yeteneklerini ellerinde tutabilmek için yetenek stratejilerini yeniden düşünmek zorunda kalıyor. 2030’da birçok çalışan için en önemli konu amaç olacak: Kendilerinden daha büyük bir şeye dahil olduklarını ve kendileri ile aynı değerleri paylaştıkları bir kuruluş için çalıştıklarını hissetmek.

Araştırmanın tamamına buradan ulaşabilirsiniz.